11 Nisan 2023 Salı

EROL KAF | MOLA YERİ HİKAYELERİ (KÜÇÜREK ÖYKÜ)

 bir.

yer ve zaman belirtilmemiş.

kışmış. soğukmuş. daha çok üşümek için yola çıkmışız. iyice sokulmak için birbirimize daha soğuk olsun istemişiz. kol kola girmişiz. ellerimizi aramışız. bulunca içimiz ısınmış. ama biz ısınmamışız. aynı rüyadan uyanınca ağlamışız. uzaktan bir türkü işitip kendi kıyametimize gülümsemişiz: " şu gönlümü sana değil; boz bulanık sele verseydim."

iki.

yer ve zaman belirtilmemiş.

kadın adama heyecanla bir şeyler anlatıyor. adamın ağzından duman çıkıyor. sigara dumanı mı yoksa eksi beş derece erzurum dumanı mı bulunduğum yerden seçilmiyor.

adamda heyecan yok. bulunduğum yerden görebiliyorum. ben karanlıktayım onlar aydınlıkta. havanın eksi beşini benzincinin saati söylüyor. ama sanırım saati yanlış söylüyor. çünkü saat 66:66. her bozuk saat günde iki kere doğruyu göstermiyor.

 
üç.

Osmancık
Kasım Gece

durmak zorunda kaldığımız yer bir mola yeri değil. nasıl olduysa arıza yaptı otobüs. en yakın mola yeri 3 km. “dileyen yürüsün, geçerken alırız.” dedi muavin. yürümeyen 10 kişiden biriydim. korkudan değil, yorgunluktan. biraz da başıma gelen hiçbir şeyin sebepsiz olmayacağını düşünürüm. sanki sebep sonuç akışını çeşitlendirirsem aksilikler peş peşe gelecek hissine kapılırım. sonrası panik. sonrasında ne mi oldu? yürüyerek mola yerine gidenlerden biri kalp krizi geçirmiş. benim yaşlarımda. adam ingiliz'miş. ben kalp krizine değil de ingiliz olmasına takıldım. ingiliz'in çorum'dan geçen bir otobüste ne işi olabilir. ben manchester'a gidiyor muyum. içimdeki turist içimin yerlilerine söverken otobüs hareket etti.

dört.

Kızılcahamam/Kargasekmez
Temmuz, Gündüz

tesis değil burası. orta yaşlı kirli sakallı bir ademoğlu zerzevat satıyor. armut almak için durduk. sacit, armut sevmez. o da sigara içti. kamışlardan yapılmış bir şemsiyeye sığınmış ademoğlu. arkasında bir mezar. bir karaltı. “o kim?” dedim. “oğlum.” dedi. mezardaki babaannesi. sırayla gidip başında bekliyoruz. bekleyince daha çok zerzevat satıyoruz. “batıl itikat” deyip geçemedim. “ölüden medet ummak” demedim. “ölüyü ticarete alet etmek” de demedim. desem öldürdüm. Demedim, sacit'e de bir armut aldım, yola devam ettik.
 
 
beş.

Hendek / Eylül, Akşam

- Buranın çayı hep soğuk.
- Sen de soğuksun.
- Senin soğukluğuna karşılık veriyorum.
- Bakar mısınız? Bu çayı alıp sıcağını getirir misiniz?
Acı acı gülümsedi. “Bu son yolculuğumuz ve sen çay derdindesin.”
dedi. İçinden. Ama ben duydum. Cebinden bir mektup çıkardı. “Ben

buradan döneceğim. Bir boş yer vardır bir otobüste elbet.” dedi. Mek-
tubu aldım. Cebime koydum. Kalktı yürüdü. Ardından baktım. Sesim

boşlukta kaybolur korkusuyla konuşmadım.

Garson çayı getirdi. Çay, sıcaktı. Dilimi yaktı. Kalktım. Otobüse bin-
dim. “Zonguldak’tan İstanbul’a devam eden bilmem ne turizmin sel

yolcuları...”
Mektubu okumayı unuttum. Siz de unutun.
 
altı.

Katmandu Cafe / Kırklareli / Ağustos; Öğlen
 
Birbirimize bakmadan konuştuk. Birimiz birimizi yormadan.
Denize bakıp denizi yormadan.
Ellerimiz tutuşmadan içimizdekini tutuşturmadan.
Kendimizde değildik.
Sustuk.
Göğe bakıp mavi dilendik.
Kırk yıldır birlikte susan ağaçlar gibiydik.
Beraber yeşeren.
Beraber dökülen.
 
yedi.

zonguldak tren garı | ikindi | mart 1994

yorgun yüzlü kırkbeş yaşlarında bir adam beni süzüyor uzun uzun. sonra bakışları kısalıyor, gözleri kısılıyor. uykulu bir hal alıyor. gelen trene binip gidecek. gitmeden bana bir şey söylemek ister gibi bakıyor. yanımdan geçerken bir kağıt düşüyor cebinden ilgilenmiyorum. tren gidiyor. kağıt kalıyor. merakıma yenilmemeliyim. ama merak yenilmek içindir. bakıyorum kağıda. alıp okumak istiyorum. alıyorum ve okuyorum kağıttaki yazıyı.

这是我最后一次。我不会回来。

yazıyor. okuyucu olarak sen orada ne yazdığını anlamadın tabi. ben de anlamamıştım. şimdi anlıyorum. ama anlamanın kazası yok.
kırkbeş yaşlarındaki yorgun yüzlü adam kimbilir kime dert yandı da
okuması bana kaldı.



sekiz.

bursa yeşil cami avlusu
kasım 1994 | fecr-i kazip

üşüyoruz. birbirimize yakın duruyoruz. sabah namazı için henüz erken. kimse inmedi otobüsten o yüzden. aslında gezmek için geldik. seferi olanlar namaz kılmasa olur mu. nasıl olsa yarım kılıyoruz. yarıma izin veren din kılmamayı da hoş görür değil mi. namaz bir şey değil de buz gibi suda abdest almak müşkülattan.uyudum.uyandım. otobüsten indik. çünkü, essalatü hayrun minennevm. soğuk aynı soğuk. su aynı su. abdest aldık. çene titreten bir namaz. içimdeki huzura ve dinginliğe rüyada görsem inanmam.
Allah kabul etsin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder