25 Haziran 2023 Pazar

Yasin Övüt | KALBİM

 




ah titreyen kalbim

ürkek ceylanların suya inişi gibi

tiryakinin biten son cigarası gibi

dokununca eriyen kar tanesi gibi

ağıtlerin hüzünlü girişi gibi

garibin gurbetteki özlemi gibi

günahkarların gizli "ah" edişi gibi

avcıdan kurtulan av'ın telaşı gibi

savaşın bitiminde, teğet geçen

kurşun gibi

idamlik babaya fırlatılan son bakış gibi

doluya maruz kalan ekin gibi

Eriyen karların suyu gibi

Akan çeşmenin gözü gibi

yabana atılan, yaralı yürek gibi

yok olan umut gibi

birazda güz gibi

titriyor kalbim

Lambada ki alev gibi

batıyor kalbim

Akşam güneşi gibi.



Mehmet Hanifi Korkmaz | ÇİZGİ


daha fazla susarsan 

kelimelerin delirtecek hayatı

bitmek bilmeyen yokuşlarda

yalnızca göğe bakarak 

gönlünü avutabileceksin 



ki sen yarım bir ağrıyla yürürdün 

toprak kokusuna benzeyen 

mevsimler karmakarışıktı

telaşlarımız birbirinden habersiz

insanlar galiba biraz

ervahsız toplu konut idaresiydi  


ve yaşamak 

bir tek sahibinin bildiği ağrılarla 

uzun soluklu 

yorgun yürüyüşler gibi

14 Haziran 2023 Çarşamba

Aylin Özer | SU

 Çok yorgunum. Ülkem kadar çok! Suyun altında eriyip gitmek istiyorum. Gider borusundan geçip,

Mariana Çukurunun dibine kadar inmek, çok bilinmeyenli çukurun hiç bilinemeyeni olabilmek..
Alfabeye ×’den sonra yeni bir bilinmeyen eklenmeli..O da?
Su! Eşsiz bir ritim. Çok sevdiğim ve sözlerini bilmediğim bir şarkı. Bedenim bu melodiye tutsak.
Hatırlamak istemiyorum şarkının sözlerini ve verdiği sözleri. Geçmişi ve gözlerini de... Gözlerimin
ışığını usulca kapadım. Zamanın tik-takları omurgalarıma tek tek dokunuyor. Saniyeler sonra küvette
biriken su ayaklarımı gıdıklamaya başlıyor. Çoraplarım iyice ağırlaşıyor. Tutup çıkarmaya gücüm yok.
Dedim ya, ülkem kadar yorgunum... Sabun sa-de—ce var. Uzanıp almıyorum. Anılarım gibi.Biri
bilinçaltımda, diğeri lifin. İkisi de arınmam için gereksiz. Çünkü ben kirli değilim. Yalnızca yorgunum.
Suyu avuçlarıma dolduruyorum. Sürekli sürekli sürekli çeşmenin altında ellerim. Obsesif ya da psikoz hastası mıyım? Ama ellerimi göremiyorum. Sudan daha berrak olan bir şey görülebilir mi?
Üzerimdeki siyah elbisenin rengi yavaş yavaş solmaya başlıyor. Rengi her saniye biraz daha fazla griye dönüşüyor beyaz çoraplarımın. Çocukken annemin çoraptan yaptığı kuklalar geliyor aklıma. Şişman ve siyah kafalı kuklalar...Saçlarını annemle beraber yapmıştık Aşçı Tom’un siyah orlondan. Nerede acaba şimdi Tom Amca? O da babam gibi... Su çok güzel! Ilık ılık kanımı öpüyor. Ah hiçliğin müziği çok güzel! Sanki şarkımın sesini... Küvet önce pembe, sonra al bir renge dönüşüyor artık. Oysaki üzerimde kırmızı hiçbir şey yok! Çok uykum var! Bir koala gibi hissediyorum kendimi. Yorgun , uyuşuk ve tembel...
Okaliptusum su! Tüm ömrümü bu küvette bitiriyorum. Ülkem kadar yorgunum...Ülkem; her
yerim kadar kanlı. Ben su kadar ölü. Su; akıp giden zaman kadar soğuk...Donuyorum ama artık
hissetmiyorum. Su hiçlik, hiçlik su.

Mehmet Şevket Özhan | İSRÂ


Gece, günün uzun kenarı
Uzun bir isrâ sonu
İnsanın cebinde taşıdığı kısalan çocukluğu
Nihayeti asrî bir mezarlık ihlası
Zincirsiz kuyu sapasında veyahut lâmekân
Cebeci istiratgâhında
Asr sirayet edememekte zamana
Zaman engel yolcuya ve yolculuklara
Akıl çokça ölçüsüz
Akıl çokça sorumsuz
Akıl çokça haksız
Ve akıl çokça acımasız geride kalana
Seyrüseferde olana,
Gece dolaşana,
Eli açığa / ele avuca sığmaza...